ومن اقتراح الصحفي جلال مولوي، هذا الموضع عن قصر بيلربي في اسطنبول من دراسة الكاتب التركي إحسان إيروغلو
قصر بيلربي يقع على البوسفور مباشرة في الجانب الآسيوي من اسطنبول
ومعنى كلمة بيلربي في اللغة العربية أي سيد الأسياد
أسس هذا القصر بتكليف من السلطان عبد العزيز ليكون المسكن الصيفي الخاص به و لاستقبال كبار الزوار فيه.
و قد أنجز بناءه و افتتح في 1865.
زار هذا القصر الامبراطورة الفرنسية أورجيني Empress Eugénie وهي في طريقها لافتتاح قناة السويس عام 1869 وذهلت لهول و جمال ما رأته , وفتنت بأناقته و روعة تصميمه لدرجة أنها نقلت تصميم النوافذ الموجودة في غرفة الضيوف لتبني مثلها تماما في غرفة نومها في قصر التويلري في باريس.
تم إنشاء القصر في ظل تنوع كبير في البناء و الأشكال من الشرق و الغرب بالاضافة الي الموديلات التركية في البناء و الخصائص المتعلقة بها .
إنه مقسم إلى أجزاء مختلفة و حجمه يشمل الجزء الواقع علي الساحل مباشرة بالإضافة إلى الواجهة الداخلية , كما يقع في المقابل الساحل الأوروبي لاسطنبول.
BEYLERBEYİ Osmanlı taşra idaresinin temelini fethedilen yerlere, hukuku temsilen bir kadının idareyi temsilen de bir beyin tayin edilmesini gerektiren bir fetih geleneği oluşturulmuştur. Bu gelenekte yöneticiler ehl-i örf ve el-i şer’ diye bir diğer ifadeyle ümera ve ulemâ olmak üzere ayrılmaktadır. Ehl-i örf zümresinden yöneticiler; beylerbeyi, sancakbeyi, mütesellim, subaşı, kapı kethüdası, muhassıl, ayan, voyvoda, dizdar vs. gibi görevlilerdir. Ehl-i şer’ zümresinden ise; kadı ve naip, müftü, nakib’ül Eşraf Kaymakamı, askeri kassam, mütevelli, imam, hatip ve vaizdir. Osmanlı taşra yönetimde hükümdarın otoritesini temsil eden bu yönetici sınıf genel bir ifade ile askeri olarak ifade edilir
.
Taşra yöneticileri söz konusu birimleri yönetimden sorumlu kişiler değil, aynı zamanda kendi şehirlerinin de siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatına yön vermekteydiler. Taşra idari yapısının en üst kademesinde beylerbeyi bulunmaktadır. Protokol sıralamasında en üstte beylerbeyi gelmektedir. Bilindiği gibi Osmanlı devleti merkeziyetçi bir yapıya sahipti. Yönetim bakımında bazı değişik uygulamalar bulunmaktaydı. Bu uygulamaların bir örneği olarak eyalet yönetiminde görmekteyiz. Bunlar salyaneli ve salyanesiz eyaletlerdir. Salyaneli eyaletlerin idari biçimi; tımar sisteminin mevcut olmadığı yerlerdir. Cezayir, Tunus , Trablusgarb, Mısır, Habeş, Yemen, Basra, Basra ve Lahsa gibi yerler salyaneli eyaletlerdi. Osmanlı devletinin büyük askeri hareketi dışında kalan yerler olarak da tarife edebiliriz. Bu eyaletlerde tımar sistemi uygulanmadığı için memur ve asker maaşları bölgeden elde edilen gelirler ile ödenirdi. Salyanesiz eyaletler ise tımar sisteminin uygulandığı yerlerdir. Bu eyaletler genelde merkeze yakın yerlerdir. Bu bölgeler Has ile idare edilir. Bu eyaletler tımar sistemi içierisinde yer alır. Köylünün yetiştirmiş olduğu ürünlerden aşar vergisini alarak bölgede varlığını sürdüren tımarlı sipahiler tarafından toplanarak sistem işlemiş olmaktadır. Salyaneli ve salyanesiz eyalet tevcihatı yönetimde de bazı ayrıcalıklar getirmektedir. Beylerbeyi yönetimi altında bu konu işlenecektir. Beylerbeyi tabirini ilk defa 13.yy da Anadolu Selçuklu devleti ve İlhanlılar’da görülmüştür
.
İlhanlılar’daki beylerbeyi tek olup, askeri işler ve ordu doğrudan doğruya onun emri altındaydı. Anadolu Selçuklularda ise ordu kumandanı ve divan azası olan Beylerbeyi’nden başka iki Uç Beylerbeyi daha bulunmaktaydı . Selçukluların bir Uç Beyliğinden oluşan Osmanlı Devleti’nin bir Beylerbeyiliği bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. Ancak babasının zamanında Orhan ve kardeşi Alaaddin Paşa ve kendi devrinde oğlu Süleyman Paşa Beylerbeyi telakki edilmişlerdir. Bununla beraber Osmanlı Devletinde ilk defa Beylerbeyi tabirini I. Murad’ın lalası Lala Şahin’e Rumeli Beylerbeyiliğini vermesi ile rastlanmaktadır . Daha sonra Anadolu’nun öneminin artmasıyla beraber Rumeli ve Anadolu Beylerbeyiliği tesis edilmiştir. 1393 yılında I. Bayazıd’ın Eflak Seferi’ne çıkmak için Rumeli’ne geçmek zorunda kaldığı zaman daha önce Rumeli Beylerbeyi olan Kara Timurtaş’ı Anadolu Beylerbeyi olarak tayin etmiştir. Böylece Osmanlı Devletinde askeri ve idari bakımdan umumi valilik diyebileceğimiz iki Beylerbeyliği tesis edilmiştir. Ancak daha sonraki sultanlar zamanında girişilen yeni fetihler ile bu iki beylerbeyliğine geniş bölgeler eklenmekteydi. Üstelik yeni fethedilen yerlere Osmanlı Devleti’nin esas askeri gücünü oluşturan ve toprağa bağlı olan tımarlı sipahiler yerleştirilmekteydi. Böylece toprakları ve askeri teşkilatları gittikçe genişleyen Anadolu ve Rumeli Beylerbeyliğin işlerini hafifletmek için lalaları refakatliğinde yeni beylerbeyliği kurulması yoluna gidilmiştir. XVI. Yüzyıla bakıldığında bunların daha çok sınır bölgelerinde kurulan beylerbeyliği olduğunu görmekteyiz. Bu yerlerin stratejik öneme sahip yerleri olduğu dikkat çekmektedir.
Bu yerler belirlenirken rastgele kurulmadığı önceden askeri ve siyası bir hazırlık yapıldıktan sonra kurulduğunu görmekteyiz . Fatih Sultan Mehmet tarafından Karaman Beyliğine son verilince Konya merkez olmak üzere burası, Şehzade Sultan Mustafa’ya verilmiş daha sonra Şehzade Cem’in sancakbeyliğini müteakip burada Karaman Beylerbeyiliği kurulmuştur. XVII. Yüzyılın ilk yarısında Karaman beylerbeyliğine vezirler tayin edilmeye başlanmıştır. Bunların görev süreleri diğer meslekte olduğu gibi önceden daha uzundu. XVI.yüzyılın ikinci yarısından itibaren çeşitli sebeplerle kısılmaya başlanmıştır. Karaman Eyaletinin başında bu döneme kadar sırasıyla 1641 yılında Vezir Mustafa Paşa, 1644 yılında Durak Mehmet Paşa, 1645 yılında Vezir Mehmet Paşa, 1646 yılında vezir Mustafa Paşa, 1647 yılında sabık Adana Beylerbeyi vezir Ahmet Paşa bulunmaktaydı . Bu örneklere bakılarak beylerbeyinin görev süresiyle alakalı tahmin de yapabilmekteyiz. Bazen 1.5 yıl bazen de 2 yıl görev yapmaktadır. Beylerbeyi genellikle 1.5 yıl ve 2 yıl görev yapmaktadır. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde de fetihler sonucunda genişleyen sınırlarında fethedilen topraklara yeni yeni beylerbeyliği kurulması yoluna gidilmiştir. Osmanlı devletinin temel idari birimi sancaktır. Sancaklardan Beylerbeyi ve ya eyalet denilen büyük idari birimler oluşmaktadır. Eyaletlerde padişahın mutlak otoritesini temsil eden en yüksek yönetici beylerbeyidir.
Beylerbeyi kaynaklarda mir-i mirân , emirü’l ümera ve vali olarak geçer. Eyaletin her sancağına ayrı ayrı sancakbeyi atanırken paşa sancağı diye adlandırılan sancağın yönetimi de beylerbeyine bırakılmıştır. Beylerbeyi kendisine bırakılan paşa sancağında oturmaktadır. Osmanlı’nın kurulduğu ilk yıllarda beylerbeyliğine Türk kökenli komutanlar atanırken Fatih Sultan Mehmet’ten sonra bu göreve daha çok devşirme kökenli olup, kul sistemi içerisinde yetişen bağlılığı denenmiş ve liyakatli kişiler atanır olmuştur. Beylerbeyi doğrudan merkezden atanan kişiler temsil etmekteydi. Bu göreve getirilmenin ön şartı vezir rütbesine sahip olmaktı. Ayrıca yönetimin alt kademelerinde başarılı işler yapmış kişiler tercih edilmekteydi.
Ayrıca güvenilir sarraf ve kethüdayı kefil olarak gösterilirdi . Sadrazamın arzı ve padişahın onayı ile kesin atama gerçekleşirdi. Atandıkları merkeze varır varmaz ilk iş olarak bir “ buyruldu “ ile şehrin kadısına, bağlı kadı ve sancaklar kadı ve naiplere, mütesellimlere ve diğer ilgililere göreve padişain isteği ile atandıklarını duyururlar. Bu buyruldu şehir ileri gelenlerinin de hazır bulundukları bir toplantıda yüksek sesle okunurdu. Daha sonra şehir siciline kaydedilir. Böylece atama işlemi gerçekleşmiş olmaktaydı. Bu buyrulduların genel özellikleri halka zulüm yapılamaması, fakır ve fukaranın korunması ve kanunlara uyulması emredilmiştir
Osmanlı kanunlarının uygulanmasında kendisine büyük yetkiler tanınan beylerbeyilerin görevlerinin herhangi bir sancakbeyinden farkı yoktu. Bunların görevleri iki kısımda incelenebilir. Bunların ilki askeri görevleridir. Kapı halkı ve emrindeki tımarlı sipahi askerleri ile daima hazır bir askerdir. Sicillerde kayıtlı, sefer emri için gönderilen ferman özetlerinde beylerbeyinin ve sancakbeyinin görevleri hakkında ayrıntılı bilgi bulunmaktadır. Sefer olmadığı zaman sancakbeyi ve beylerbeyinin görevi ve yetkileri bulunduğu bölgenin huzuru ve asayışı sağlamaktır. Beylerbeyi altındaki görevliler ile beraber beylerbeyi divanı ile birlikte eyaleti yönetmekteydiler. Beylerbeyi divanında; Tımar defterdarı, defter kethüdası, hazine deftrdarı, beylerbeyi kethüdası, tezkireciler, çavuşlar, ruznameci ve katipler bulunmaktaydı.
Divanın görevleri arasında askeri hususlar ile ilgili konuları halletmek, bölgesinde güvenliği sağlamak, emrine ve kanunlar karşı gelenleri takip etmek ve cezalandırmak, yönetimi altındaki tımarları merkezi hükümetin verdiği yetki çerçevesinde tevcih etmek gibi görevleri bulunmaktadır. XVII yüzyıl belgelerinde sık sık “vükela” adı gecmektedir II. Mahmut döneminden itibaren beylerbeyi ünvâni yerine vali adı kullanılmaya başlamıştır. Valiler eyaletin sınırları içerisinde kalan bölgenin en üt düzede sorumluları idi. Asker yazım ve toplatılması her çeşit verginin yazılaması ve toplatılması, her çeşit vergilerin zamanında hazineye gönderilmesi, mütesellimlerin denetlenmesi. Bütün iltizam ve mukaataların zamanında toplatılması ve zamanında hazineye gönderilmesi valilerin garantisi altına alınmıştır
.
1826 yılından itibaren hemen hemen bütün tımar, zemaat ve diğer mukaataların yönetimi emanet usulü ile valilerce mütesellim ve voyvodalara bırakılmıştır. Onlarda olageldiğince başkasına iltizam olarak vermişlerdir. Taşra idaresi Osmanlı devletin temel idari birimidir.
Taşra yönetiminin de en yetkili kişisi beylerbeyidir. Beylerbeyi, bulunduğu bölgenin en üst amiridir. Halkın huzurunu ve güvenliğini sağlamak temel amacıdır. Sefer sırasında emri altında bulunan askerleri ile savaşa katılma zorunluluğu bulunmaktadır. Merkezden gelen emir ve buyrulduyu uygulamak gibi temel görevleri bulunmaktadır. Görev sınırları içerisinde bulunan sancak ve sancakbeyleri de beylerbeyine karşı sorumludur. Birbirleri ile koordineli bir şekilde hareket etmektedirler. KAYNAKÇA Hüseyin Muşmal, XVII. Yüzyılın İlk Yarısında Konya’da Sosyal ve Ekonomik Hayat ( 1640-1650), Yüksek Lisans Tezi, Konya 2000 İlhan Şahin, XV ve XVI. Asırları Türk Asrı Yapan Değerler,Ensar yayınları, İstanbul 1997 Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Fakülte yayınları, Isparta 2007 Musa Çadırcı, Tanzimat Sürecinde Türkiye: Ülke Yönetimi, İmge yayınları, Ankara 2007 Yücel Özkaya, 18. Yüzyılda Osmanlı Toplumu, YKY yayınları, İstanbul 2007 T.C SELCUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALİ YAKINÇAĞ TARİHİ KONU BEYLERBEYİ VE VALİ DERS HOCASI Doç. Dr. Hüseyin MUŞMAL HAZIRLAYAN İhsan EROĞLU